Uzman Erbaş Sözleşmesi Feshi ve Sözleşme Yenilememe Durumu ve İptal Davası nedir? Sözleşmesi fesh edilen ya da yenilenmeyen Askeri Personelin hakları nelerdir? Bu yazımızda bu sorular cevap bulacaktır. Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerin bel kemiği olan Uzman Erbaşlar kimlerdir? Bunu açıklayacağız.
Uzman erbaşlar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı tüm kuvvet komutanlıkları ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görev alan erbaş rütbesinde sözleşmeli olarak istihdam edilen, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’na tabi uzman çavuş ve uzman onbaşı rütbesindeki askeri personellerdir. 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu uyarınca:
- Uzman Çavuş: En az lise veya dengi okul mezunu çavuşlar veya en az ilköğretim okulu mezunu olup, muvazzaflık hizmetini çavuş rütbesi ile tamamlayanlardan, muvazzaflık hizmetini müteakip Türk Silahlı Kuvvetlerinin devamlılık arz eden teknik ve kritik görev yerlerinde veya çavuş kadro görev yerlerinde, 3269 sayılı kanunun esaslarına göre istihdam edilenler ile yönetmelikte belirtilen esaslara göre uzman onbaşılıktan uzman çavuşluğa geçirilenlerdir.
- Uzman Onbaşı: En az ilköğretim okulu veya dengi okul mezunu olup, muvazzaflık hizmetini müteakip, Türk Silahlı Kuvvetlerinin devamlılık arz eden teknik ve kritik uzmanlık görev yerlerinde istihdam edilenlerdir.
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin erbaş kadrolarında devamlılık arz eden teknik ve kritik görevlerde, yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak maksadıyla istihdam edilecek uzman onbaşı ve uzman çavuşların temini, hizmet şartları görev ve hakları, yükümlülükleri, astsubay sınıfına geçirilmeleri ile ilgili esas ve usulleri düzenlemektir. Bu bağlamda sözleşmenin imzalanmasından sözleşmenin sona ermesine kadar olan süreci de 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu düzenlemektedir. Uzman Erbaş Yönetmeliği de ilgili usul ve esasları düzenlemektedir.
Uzman erbaş nasıl olunur?
Kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından hazırlanan ve ilgisine göre Milli Savunma veya İçişleri Bakanlıklarınca onaylanan uzman onbaşı ve uzman çavuş kadrolarına göre her yıl alınacak uzman erbaşlarla ilgili kadro görev yerleri yayımlanarak duyurulur. Kanun ve yönetmelik uyarınca şartları yerine getiren kişiler bu kadrolara başvurur ve yapılan sınavlarda başarılı olanlar sözleşme akdedildikten sonra eğitime tabi tutulurlar.
Uzman Erbaş Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca uzman erbaşlar 2 ile 5 yıl arası bir sözleşme imzalayarak göreve başlarlar.
Uzman erbaş sözleşmesinin uzatılması
Sözleşmesi bitecek olan uzman erbaşların sözleşme bitimine en az 3 ay kala hizmet süresini uzatmak istediklerine dair bir dilekçe vererek sözleşmenin uzatılmasını isteyebilmektedirler. Ayrıca uzman erbaş Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 12. maddesinde sayılan şartları da yerine getirmek durumundadır.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshi
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin usulü ve esasları kanun ve yönetmelikte belli çerçeveler içerisinde sayılmıştır. Bu bağlamda uzman erbaşlar sözleşmeleri kendi istekleriyle feshedebileceği gibi idare tarafından da sözleşme feshedilebilmektedir.
Uzman erbaş sözleşmesinin personel tarafından feshi
Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi ve Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin ilk fıkrası uyarınca sözleşmenin akdi ile başlayan 5 aylık eğitim süreci içinde eğitime devam edemeyecekler, 5 aylık süreçte uzman erbaşlık görevinden ayrılmak isteyenlerin, sözleşmenin devamı için dilekçe vermeyenlerin, istihdam edilen kadronun kaldırılması ve astsubaylığa geçiş sınavında başarısızlık halinde sözleşmeleri feshedilir ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilir.
“Madde 13 — Sözleşmenin imzalanmasından sonra ilk beş aylık intibak dönemi içerisinde göreve intibak edemeyenler ile ayrılmak isteyenlerin sözleşmeleri feshedilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Peşin olarak ödenen aylık ve aylık ile birlikte ödenen diğer tüm özlük haklarının çalışılmayan günlere ait kısmı geri alınır.”
Sözleşmenin ilk 5 ay içerisinde uzman erbaş tarafından feshedilmesi halinde uzman erbaşa ödenen maaşlar ve maaşla ödenen tüm özlük hakları geri alınmaktadır.
Uzman erbaş sözleşmesinin idare tarafından feshi
Uzman Erbaş Kanunu ve Yönetmeliği’nin 12 ve 13. maddelerinin ilk fıkraları dışındaki fıkraları uzman erbaş sözleşmesinin idare tarafından hangi şartlar altında feshedilebileceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda sözleşme:
- Sağlık durumunun kanunun 10. maddesi uyarınca bozulması
- 5 aylık eğitimde başarısızlık
- Görevlerdeki başarısızlık
- İstihdam edildikleri görevlerle alakalı eğitimlerde başarısızlık
- Mazeretsiz olarak sözleşme süreci içinde 7 gün ve daha fazla süreyle göreve icabet etmemek
- Güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması
- Sicile göre kademe alamamak
- En son disiplin cezası alındığı tarihten geriye doğru 1 yıl içerisinde toplam 30 günden fazla hürriyeti bağlayıcı ceza almak
- Taksirli suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adlî veya askerî mahkemeler tarafından otuz günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olmak
- Taksirli suçlar nedeniyle altı ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmak
- Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden; bu evlilikleri, 12/3/1997 tarihli ve 22931 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yabancı Uyruklu Kişilerle Evlenen Subay, Astsubay, Sözleşmeli Subay, Sözleşmeli Astsubay, Uzman Jandarma ve Uzman Erbaşlar Hakkında Yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından uygun görülmemesi
- Ertelense ya da affa uğrasa dahi Askeri Ceza Kanunu’nun 148. maddesinde yer alan suçlardan dolayı mahkum olmak
- Ertelense ya da affa uğrasa dahi devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı mahkûm olmak
- Türk vatandaşlığından çıkma ya da çıkartılma
- Haklarında yüksek disiplin kurulları tarafından Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilme sebeplerinden dolayı idare tarafından feshedilmektedir.
Önemli not: Sözleşmesi idare tarafından feshedilen uzman erbaşlar tekrardan Türk Silahlı Kuvvetleri’nde hiçbir şekilde görev alamamaktadırlar. Ayrıca Yönetmeliğin 13. maddesinin son fıkrası uyarınca uzman erbaş olarak göreve başlamış olup da daha sonra bu Yönetmelikte belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılanların sözleşmeleri feshedilebilmektedir.
Önemli not: Yönetmelikte sözleşme feshi nedenlerinden olan mahkumiyet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kapsamamaktadır.
Sağlık nedeniyle uzman erbaş sözleşmesinin feshi
Uzman erbaşın,
- Uzman Erbaş Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca son 1 yıl içinde 3 aydan fazla olmak üzere istirahat veya hava değişimi raporu alması halinde sözleşmesine son verilmektedir:
…uzman erbaşların hava değişimi ve istirahat süresinin toplamı, tedavi süresi hariç olmak üzere istirahat ve hava değişiminin başladığı tarihten geriye doğru son bir yıl içerisinde üç ayı geçemez. Sürenin hesaplanmasına en son alınan hava değişimi ve istirahat süresi dahil edilir. Hava değişimi ve istirahat süresi üç ayı geçenlerin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir…
- Sağlık Genel Yönetmeliği uyarınca sağlık kurulundan “Görev Yapamaz” raporu alınması halinde sözleşme feshedilmektedir. Hem yeni sözleşmenin akdinde hem de sözleşmenin yenilenmesi halinde sağlık kontrolü uygulanmaktadır. Sağlık Genel Yönetmenliği uyarınca “Görev Yapamaz” şeklinde bir karar verilirse sözleşmesi feshedilmektedir.
- Ciddi sağlık sorunu olan uzman erbaşın sağlık sorunu 3 yıllık tedavi sonucunda giderilmezse uzman erbaşın sözleşmesi idare tarafından feshedilmektedir.
- Uzman erbaşın istihdam edildiği kadrodaki özel sağlık şartlarını kaybetmesi halinde sözleşmesi idare tarafından feshedilebilmektedir.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davası nedir?
Uzman Erbaş Kanunu ve Yönetmeliği’nde sayılan sebepler dışında ya da usuldeki hatalar sebebiyle sözleşmesi feshedilen uzman erbaşların mesleğe geri dönebilmeleri için idare mahkemelerinde iptal davası açmaları gerekmektedir.
İptal davası İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanmaktadır:
“Madde 2 – 1. İdari dava türleri şunlardır:
İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları”
Bu bağlamda iptal davası idari işlemlerin yargısal denetimini yapan ve hukuka uygun olmayan kararların iptal edildiği bir dava türüdür.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davasında süre
İptal davalarında süre İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca 60 gündür. Milli Savunma Bakanlığı’nın veya İçişleri Bakanlığı’nın kanuna uygun olmayan uzman erbaş sözleşmesinin fesihleri için idari yargıya başvurma süreleri 60 gündür. Bu süre fesih bildiriminin yapıldığı günden başlamaktadır.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davasında görevli mahkeme
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davalarında görevli mahkeme İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca idare mahkemeleridir.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davasında yetkili mahkeme
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi, emekli edilmeleri veya görevden uzaklaştırılmaları ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlisinin son görev yaptığı yer idare mahkemesidir.
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davasında davalı
Uzman erbaş sözleşmesinin feshinin iptali davasında davalı uzman jandarmalar için İçişleri Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıklarına bağlı uzman erbaşlar için Milli Savunma Bakanlığı’dır.
Uzman Erbaş Sözleşmesinin Feshinin İptali Davası Danıştay ve AYM Kararları
Dava konusu istem: Davacının, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 58. Topçu Tugay Komutanlığı bünyesinde sözleşmeli uzman çavuş olarak görev yapmakta iken 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesi, Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin … tarihli ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararında; UYAP kayıtlarının incelenmesinden; davacının FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme suçlarından … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayısına kayıtlı davada sanık sıfatıyla yargılamasının devam ettiğinin ve Polatlı Sulh Ceza Hakimliği kararıyla tutuklandığının görüldüğü belirtilmiş ve davacının FETÖ/PDY terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut irtibatı bulunduğunun tespit edildiğinden bahisle sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin …tarihli ve E:…, K:… sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu, kararın kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; masumiyet karinesinin ihlal edildiği, hiçbir terör örgütüyle bağının bulunmadığı, dava ve istinaf dilekçelerinde ileri sürdüğü iddialar değerlendirilmeden karar verildiği, soyut gerekçelerle davanın reddedildiği, Bölge İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; dava konusu işlemin zorunlu, acil ve orantılı tedbir niteliğinde olup haklı ve hukuka uygun olduğu, davacının temyiz iddialarının hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi uyarınca adli yardım talebi … İdare Mahkemesinin … tarihli ve E:…sayılı kararıyla kabul edilmiş olan davacının, aynı Kanun’un 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. düzenlemesi gereğince temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY ve İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 121. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, 23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlardan; 4. maddesinde ise bunlar dışındaki tüm kamu personelinden (işçiler dâhil) “terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara” üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 58. Topçu Tugay Komutanlığı bünyesinde sözleşmeli uzman çavuş olarak görev yapan davacının sözleşmesi, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesi, Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca …tarihli ve …sayılı işlemle feshedilmiştir.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen davayı açmıştır.
Öte yandan, davacı hakkında yürütülen ceza yargılaması neticesinde, … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının; Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçundan mahkumiyetine karar verildiği, söz konusu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine …Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarihli ve E:…, K:…sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtayda temyiz incelemesinin devam ettiği görülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
667 sayılı KHK’nın 4. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin, “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir niteliğindedir.
AİHM, demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır. (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünü yitirildiğini ortaya koyan ve bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarihli ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bununla birlikte iptal davaları, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalardır. İdari işlem ise, idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği hukuki sonuç doğuran işlemdir. İdareyi işlem yapmaya sevk eden maddi ve hukuki etkenler ise idari işlemin sebep unsurunu oluşturmaktadır.
667 sayılı KHK’nın 4. maddesinin öngördüğü üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlileri hakkında “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına karar verilir” hükmü gereğince davacı hakkında dava konusu işlem tesis edilmiştir.
Bu kapsamda davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde davalı idarece yapılan değerlendirmenin de kuşkusuz keyfilikten uzak olması gerekir.
Dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuki denetiminin yapılabilmesi; bu değerlendirmeyi haklı kılan maddi sebeplerin yargılama esnasında davalı idarece ortaya konulmasına ve izah edilmesine bağlıdır. Bu konudaki yükümlülük şüphesiz öncelikle dava konusu işlemi tesis eden davalı idareye aittir. Bununla birlikte idari yargı mercilerince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinde öngörülen resen araştırma ilkesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü için her türlü inceleme ve araştırmanın yapılması da mümkün, hatta olayın niteliğine göre gereklidir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idarece, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin gerekçesi olarak davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönündeki değerlendirme gösterilmiş ise de, Mahkemece bu değerlendirmenin dayanaklarına ilişkin yeterli araştırma yapılmayarak sadece davacı hakkındaki ceza yargılamasının devam ettiği hususu gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği ve Bölge İdare Mahkemesince de bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddedildiği görülmüştür.
Öte yandan, İdare Mahkemesi tarafından davacı hakkında ceza yargılamasının devam etmesi hususu ret kararına gerekçe olarak esas alınmış ise de, davacı hakkında yürütülen ceza yargılamasının sadece bu haliyle FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisak noktasında aleyhe bir durum olarak değerlendirilmesi masumiyet karinesi gereğince mümkün değildir.
Bu nedenlerle, öncelikle; davalı idareye, davacı hakkında terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu yönünde değerlendirme yapılmasına dayanak teşkil eden tespitlerin sorulması, öte yandan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü için;
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığından; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait örgüt içi iletişim programı (ByLock) kullandığına ya da ankesörlü telefon görüşme kaydı bulunduğuna ilişkin tespit olup olmadığının sorulmasına, var ise tespitlere ilişkin belge ve raporların, (mahiyetleri ve kullanım bilgileri yer alacak şekilde) FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında var ise davacının adının geçtiği ifade tutanaklarının istenilmesine,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan; davacının, müflis Asya Katılım Bankası AŞ’de katılım ya da cari hesabının bulunup bulunmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, hesap no, hesap açılma tarihi, işlem tarihleri, işlemlerin mahiyeti, tutarı yer alacak şekilde) istenilmesine,
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait özel öğretim kurum ve kuruluşlarına ilişkin eğitim kaydı ile özel öğrenci yurtları vb. ilişkin kayıt bilgileri (istihbari olanlar dâhil) olup olmadığının sorularak, var ise tespitine ilişkin belge ve raporların istenilmesine,
Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulundan (MASAK); davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkili gerçek (sivil imamlar vb) veya tüzel (Kimse Yok Mu Derneği vb) kişilere bağış ya da para transferinin olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, dernek/vakıf, miktar ve tarih yer alacak şekilde) istenilmesine,
İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait olduğu gerekçesiyle kapatılan dernek ya da sendika/federasyon/konfederasyonlarda yönetim/denetim/genel kurul üyelik/aidat bilgisi olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, tarih aralığı ve ilgili kuruluş yer alacak şekilde) istenilmesine,
Vakıflar Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait olduğu gerekçesiyle kapatılan vakıflarda üyeliği ya da mütevelli heyeti üyeliği olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, tarih aralığı ve ilgili kuruluş yer alacak şekilde) istenilmesine,
…İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon Anonim Şirketinden; davacının …aboneliğinin bulunup bulunmadığı, aboneliği bulunuyorsa bu aboneliği iptal ettirip ettirmediğinin, iptal ettirmiş ise hangi tarihte iptal ettirdiğinin sorularak, var ise müşteri hizmetleri ile yapılan görüşmenin çözümünün ve diğer bilgi ve belgelerin birer örneğinin istenilmesine yönelik yapılacak ara kararı neticesinde davalı idare ile yukarıda anılan kurum ve kuruluşlarca gönderilecek bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilerek karşı beyanlarının da alınmasından sonra davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuşkusuz yukarıda anılan değerlendirme yapılırken davacı hakkındaki ceza soruşturmasındaki ve ceza kovuşturmasındaki (kesinleşmiş takipsizlik ya da beraat kararı ile sonuçlanmış olsa dahi) tespitlerin de irtibat ve iltisak noktasında göz önüne alınması gerekmektedir.
Bu itibarla, belirtilen hususlarda araştırma yapılmaksızın, eksik incelemeyle davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 31/10/2022 tarihinde, oybirliğiyle, kesin olarak karar verildi.
(DANIŞTAY 5. Daire Esas: 2018 / 4389 Karar: 2022 / 7843 Karar Tarihi: 31.10.2022)
67. Başvurucu gerek sözleşmesinin feshedilmesi gerekse buna karşı açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
68. Bakanlık görüş yazısında, masumiyet karinesinin kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkumiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilke olduğunu, AİHM’in, ceza yargılamasına paralel olarak veya ceza yargılamasının bitmesinden sonra devam eden adli ve idari süreçler bakımından da masumiyet karinesinin uygulanabileceğini birçok kararında kabul ettiğini, ceza yargılamasının niteliği ile disiplin yargılamasının niteliğinin birbirinden farklı olduğunun unutulmaması gerektiğini, somut olayda başvurucunun bildiği bir olay hakkında bilgisi olmadığını söyleyerek yalan beyanda bulunduğunu, AYİM’in, başvurucunun yalan beyanda bulunmasını jandarma sınıfından olması nedeniyle suç ve suçlularla mücadele görevini yerine getirmesine engel oluşturan bir olgu olarak ortaya koyduğunu, kararda, ceza soruşturmasının sonucundan bağımsız olarak, başvurucunun diğer nedenlerle birlikte ortaya çıkan disiplin durumu dikkate alınarak işlem tesis edildiğine vurgu yaptığını belirterek, masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediğine ilişkin yapılacak değerlendirmede bu hususların dikkate alınması gerektiğini bildirmiştir.
69. Başvurucu cevap dilekçesinde, başvuru formunda yer alan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik iddialarını tekrar etmiştir.
70. Öncelikle bireysel başvuru incelemesinin, anayasal hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ile sınırlı bir inceleme olduğunun ve Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasındaki kural gereğince, kanun yolu incelemesinde olduğu gibi kararın tüm yönleri ile ele alınarak eksiksiz bir hukuki denetim imkanı sağlamadığının hatırlanmasında yarar vardır (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26). Bu çerçevede, başvurucu hakkında tesis edilen fesih işleminin ve ardından başvurucunun açtığı iptal davasına ilişkin yargılama sonucunda AYİM tarafından ulaşılan sonucun hukuka uygun olup olmadığı meselesi, Mahkeme kararının tespit ve sonuçları bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik içermedikçe ve bu durum kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmadıkça bireysel başvuru incelemesinin kapsamı dışında kalmaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut başvurunun, sözleşmenin feshine ilişkin işlemde ve AYİM kararının gerekçesinde masumiyet karinesine ilişkin anayasal güvencenin ihlal edilip edilmediği ile sınırlı olarak incelenmesi gerekmektedir.
71. Bireysel başvuru incelemesinde, bir ihlal iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetki alanına girip girmediğinin tespitinde Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı esas alınmaktadır (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
72. Başvurucunun ihlal iddiasına konu olan masumiyet karinesi, Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü, Sözleşme’nin ise 6. maddesinin (2) numaralı fıkralarında düzenlenmektedir.
73. Anayasa’nın 3 8. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”
74. Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.”
75. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asır olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
76. Bu çerçevede, masumiyet karinesi kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkumiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkumiyete dönüşen kişiler açısından ise, artık “hakkında suç isnadı olan kişi” statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü ve Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle kişi suçlu sayılamaz (B. No: 2012/574, 6/2/2014, § 76).
77. Masumiyet karinesi, suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için, Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği beraat kararına uygun hareket etmelidir (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. X/Avusturya, B. No: 9295/81, 6/10/1982, k.k.; C/Birleşik Krallık, B. No: 11882/85, 7/10/1987, k.k.). Bu kural, kişi hakkında verilen beraat kararı sorgulanmadığı sürece, aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ringvold/Norveç, B. No: 34964/97,11/2/2003, § 38).
78. Bu çerçevede, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, bu karara esas teşkil eden yargılama sürecine dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. Buna karşılık, idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından, kişi beraat etmiş olsa dahi yargılanmış olması olgusundan veya buna ilişkin karardan söz edilmesi, kişinin suçlu muamelesi gördüğünden ve dolayısıyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden söz edebilmek bakımından yeterli değildir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün halinde dikkate alınması ve nihai kararın, münhasıran kişinin yargılandığı ve sonuçta beraat ettiği fiilleri işlendiği kabulüne dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 29).
79. Ote yandan, ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (B.No: 2012/665, 13/6/2013, § 30). Ancak bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde
delil yetersizliğine dayalı olsa bile kişi hakkında verilen beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz olmadığı yönünde değerlendirmelerden kaçınılması gerekir (B. No: 2012/574, 6/2/2014, §79).
80. Başvuru ve ekindeki belgelerin incelenmesinden, başvurucunun sözleşmesinin feshiyle sonuçlanan idari işleme paralel olarak yürütülmüş ve sonuçlandırılmış ayrı bir ceza soruşturması olduğu anlaşılmaktadır. Bu soruşturma, başvurucunun ilk ifadesinin “tanık” sıfatıyla alınmaması sebebiyle, yalan tanıklık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandırılmıştır. İdari işlemin esas dayanağı ise başvurucunun bir gün arayla vermiş olduğu iki ifadeden ilkidir. Buna göre, idari işlem ile adli soruşturma birbirinden ayrı yürütülmüştür. Başvurucunun sözleşmesinin adli soruşturma tamamlanmadan feshedilmiş olması da bu sonucu teyit etmektedir.
81. Askeri disiplin gerekleri dikkate alındığında masumiyet karinesinin disiplin hukukunun uygulanabilmesi için mutlaka ceza davalarının sonucunun beklenmesini gerektirdiği söylenemez. Kişinin suçluluğunu ima eden ya da kabul eden bir yargı söz konusu olmadıkça, sadece soruşturma açılmış olması da disiplin veya idari yaptırım işlemlerinin başlatılması veya uygulanması için yeterli görülebilir (B. No: 2012/998, 7/11/2013, §65).
82. Somut olayda, başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken, başvurucunun ilk ifadesinin tanık sıfatıyla alınmadığı tespitine dayanılmıştır. Ceza soruşturması açısından bu durum suçun unsurları itibarıyla oluşmasına engel teşkil ettiğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini gerektirmiştir. AYİM ise ayırma işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna varırken, ceza soruşturması sonucundaki karara değil, fakat disiplin hukukunun aradığı ve ceza soruşturmasından farklı ilkelere bağlı kıstasları kullanmıştır (bkz. §13).
83. AYİM’e göre, jandarma sınıfından olan başvurucunun, suç ve suçlularla mücadele temel görevi iken, adam öldürme gibi ciddi bir suç nedeniyle yürütülen soruşturmayı ilk başta yanlış yönlendirip bildiklerini anlatmayarak faili koruma gayreti içine girmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. AYİM ayrıca, başvurucunun almış olduğu farklı disiplin cezalarıyla birlikte bu ahlaki tutumunun, “kendisinden istifade edilmesine ve kamu hizmetine devamına imkan bırakmaması” sonucunu doğurduğunu, bu nedenle tesis edilen fesih işleminin hukuka uygun olduğunu ve işlemde ayrıca kişi yararı ile kamu yararı arasındaki dengenin gözetildiğini kabul etmiştir.
84. Görüldüğü üzere Mahkeme, ayırma işleminin hukuka aykırı olmadığı sonucuna varırken, başvurucunun cinayet olayı ile ilgili olarak bir gün arayla vermiş olduğu ifadeleri ve almış olduğu toplam dört ayrı disiplin suçunu/tecavüzünü dikkate almış, bunların dışında başkaca bir nedene dayanmamıştır.
85. Yukarıda belirtilen nedenlerle, başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
(ANAYASA 2. Bölüm Esas: 2012 / 575 Karar: 2014 / Karar Tarihi: 08.05.2014)
Uzman Erbaş Sözleşme Feshi ve Sözleşme Yenilememe durumunda 60 gün içerisinde yürütme durdurma istemli (idari işlemin iptali konulu) idari dava açmak gereklidir. Açılacak olan idari davada emsal mahkeme kararları yürütme durdurma incelemesinde oldukça önem arz etmektedir. Bu nedenle böyle bir durum ile karşı karşıya gelmeniz durumunda konunun uzmanı bir idare avukatına danışmanız oldukça önem arz etmektedir.