Koruma tedbiri nedir?
Koruma tedbirleri, ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşılabilmesi ve mahkemenin hükmettiği cezaların infaz edilebilmesi için özgürlüğe veya malvarlığına yönelik uygulanan kısıtlamalardır. Hükmün kesinleşmesinden önce temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, bu sayede soruşturma ve kovuşturma aşamasında hem yargılamanın salahiyeti hem de hüküm kesinleştikten sonra verilen cezanın infazının geciktirilmemesi için hükmolunan tedbirlerdir.
Önleyici tedbirlerden farklı olarak koruma tedbirleri için bir suç şüphesi gereklidir. Örneğin polislerin şehir giriş ve çıkışlarında yaptığı kimlik kontrolünden farklı olarak bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında bir şüphelinin ya da sanığın evinde arama yapılmasının farkı kimlik kontrolündeki amacın bir suç şüphesinin ardındaki maddi gerçeği açığa çıkarmak değildir. Bu bağlamda koruma tedbirlerine adil hükmedilebilmesi için ortada bir suç şüphesinin varlığı kesinlikle olmalıdır.
Koruma tedbirlerinin güncel hukuki problemi anayasada koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklerin daha hüküm kesinleşmeden ihlali problemidir. Anayasa 17. maddesinden itibaren temel hak ve özgürlüklerin dokunulamaz olduğundan söz ederken yine aynı maddelerin sonraki fıkralarında mahkemeler tarafından verilen güvenlik ve koruma tedbirlerinin bahsedilen hak ve özgürlüklerin ihlali olarak sayılamayacağını da zikretmektedir. Örneğin Anayasa 19. maddesinin ilk fıkrasında kişi hürriyetinin ve güvenliğinin varlığından söz ederken 2. fıkrası mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması durumlarını kişi hürriyeti hakkı dışında tutmaktadır.
Yine Anayasanın 17. maddesinin ilk fıkrası herkese yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını verirken 4. fıkra meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiillerini birinci fıkra dışında tutmaktadır.
Keza Anayasanın 13. maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” diyerek koruma tedbirleri açısından da genel çerçeveyi çizmiş ve koruma tedbirleri bu bağlamda kendine Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yer bulmuştur.
Koruma tedbirlerinin amaçları nelerdir?
Koruma tedbirleri ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya koyulabilmesi için soruşturma ve kovuşturma evresinde belli hakları kısıtlayarak maddi gerçeğin üstünün örtülmesini engeller. Örneğin sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı verilmesi veya kişinin evinde arama yapılması bir ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Bu bağlamda koruma tedbirinin amaca uygun olması da önemlidir. Örneğin kuvvetli suç şüphesi barındıran yabancı uyruklu bir şüpheli hakkında koruma tedbiri olarak yurt dışına çıkış yasağı verilmemesi amaca uygun olmayacaktır.
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda koruma tedbirleri
- Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda koruma tedbirleri:
- Yakalama ve Gözaltı (m. 90-99)
- Tutuklama (m. 100-108)
- Adli Kontrol (m. 109-115)
- Arama ve Elkoyma (m. 116-134)
- Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi (m. 135-138)
- Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme (m. 139-140)
olarak sıralanmıştır.
Adli Kontrol
Adli Kontrol Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 109 ile 115. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Adli kontrolden önce tutuklama tedbirinden bahsetmekte fayda vardır zira tutuklama sebeplerinin varlığı halinde adli kontrol kararı verilebilmektedir.
Tutuklama tedbiri Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100 ile 108. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Tutuklama nedeni de Kanun’un aynı maddesinde sayılmıştır. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı, delilleri yok etme veya gizleme şüphesi veya tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunuyorsa tutuklama nedeni var sayılır. Ayrıca yine Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinin 3. fıkrasında sayılan suçların işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılır.
Yani şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve tutuklama nedeninin bir arada bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Ancak sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Tutuklama kararında önemli olan husus verilmesi öngörülen ceza ile ölçülü olması gerekmektedir. Ölçüsüz tutuklama kararı temel hak ve özgürlüğü son derece ağı ihlali ile sonuçlanacaktır.
Bazı ceza dosyalarında tutuklama sebebi olmasına rağmen tutuklama kararının ölçüsüz olacağı durumlar cereyana gelmektedir. Tutuklama kararının ölçüsüz kaldığı durumlarda şüpheli veya sanık hakkında adli kontrol tedbirini hükmolunmaktadır.
Tutuklama kararına göre daha yumuşak olan adli kontrol tedbiri, tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen ya da Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tutuklama kararı verilemeyecek durumlarda tutuklama kararı yerine verilir. Tutuklama kadar temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı olmamasına rağmen idari mercilerce denetim altında tutulmaya yaramaktadır. Özetle tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiridir.
Önemli Not: Tutuklulukta geçen süre cezadan mahsup edilmesine karşılık konutu terk etmeme ve alkol ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak maksadıyla hastaneye yatırılma tedbirleri hariç olmak üzere adli kontrolde geçen süre cezadan mahsup edilmemektedir.
Adli kontrol yükümlülükleri
- Yurt dışına çıkamamak
- Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak
- Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
- Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
- Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
- Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
- Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
- Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
- Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
- Konutunu terk etmemek.
- Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek
- Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek
Adli kontrol kararı
Şüpheli hakkında Cumhuriyet Savcısı’nın istemi ve Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı ile soruşturmanın her aşamasında ve görevli ve yetkili tüm yargı mercileri tarafından kovuşturmanın her aşamasında adli kontrol tedbirine hükmolunabilir. Hâkim, Cumhuriyet Savcısı’nın istemine binaen şüpheliyi bir veya birden fazla yükümlülük altına sokabilir ya da tedbiri tümüyle kaldırabilir.
Önemli Not: Cumhuriyet Savcısı’nın adli kontrol talebi üzerine Hakimlik daha ağır olan tutuklama kararına hükmedemez. Ancak Cumhuriyet Savcısı’nın tutukluluk talebi üstüne Hakimlik daha hafif bir tedbir olan adli kontrol kararı verebilir.
Adli Kontrol kimlere verilir?
Adli kontrol kararı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde sayılan hakkında tutuklama kararı verilebilecek kişilere verilir.
Adli kontrol kararının devamı kararı
Soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı’nın istemiyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından, kovuşturma evresinde mahkemece resen değerlendirilerek 4 aylık periyotlarla yeniden değerlendirilir. Bu değerlendirmeler sonucunda adli kontrol tedbirleri kısmen ya da tamamen kaldırılabilir, değiştirilebilir.
Adli kontrol süresi
Adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Zorunlu hallerde mahkeme veya hakimliğin kararı ile en çok 1 sene daha uzatılabilir.
Adli kontrol kararına uyulmaması
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca adli kontrol yükümlülüklerine uymayan sanık ya da şüpheli hakkında hemen tutuklama kararı verilebilir. Tutuklama süresinin bitmesinin ardından adli kontrole hükmedilmesinin önemi yoktur. Tutuklama süresi geçse bile adli kontrol yükümlülüklerinin ihlal edilmesi halinde yine tutuklama kararı verilebilir.
Adli kontrolde güvence bedeli (Kefaletle tahliye)
Şüpheli veya sanık belli güvenceler göstererek adli kontrol altına alınabilir. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 113. maddesi uyarınca şüpheli veya sanığın ödeyeceği güvence bedeli kişinin bütün usul işlemlerinde hazır bulunmasını ve sırasıyla katılanın yaptığı masrafları, suçun neden olduğu zararların giderilmesini ve eski hâle getirmeyi, şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçlarını, kamusal giderleri ve para cezalarını karşılamaktadır.
Adli kontrol kararına itiraz
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 111. maddesinin 2. fıkrası adli kontrol kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın istemi üzerine adli kontrolün kaldırılması talep edilebilir. Cumhuriyet Savcısı’nın da görüşü alınarak Hakimlik 5 gün içerisinde karar almak durumundadır. 5 günün sonunda hakimlik adli kontrol tedbirlerinin tümüyle ya da kısmen kaldırılmasına karar verebilir.
Adli kontrol kararında itiraz süresi
Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre adli kontrol kararına itiraz süresi kararın yüz yüze verilmesi halinde veya tebliğden itibaren 7 gündür.