İltica Hukuku ve Uluslararası Koruma

İltica Hukuku ve Uluslararası Koruma

Arapça kökenli “iltica” kelimesi “Sığınma” anlamına gelmektedir. Bulundukları ülkede zorlu yaşam şartları altında daha fazla can ve mal güvenliği altında yaşayamayan insanlık yüzyıllar boyunca doğdukları ve yaşadıkları bölgeleri terk etmek ve kendilerine yeni memleketler ve yaşam alanları bulmaya koyulmuşlardır. Göçün sebepleri sadece savaş olmamakla beraber verimsiz topraklar, kuraklık, zalim krallar veya salgın hastalıklar da göç hareketlerinin sebeplerindendir.

Tarihte bilinen ilk göç hareketi olan “Kavimler Göçü” de Çin ve Moğol baskısından kurtulmak isteyen Orta Asya halkları tarafından başlatılmış ve adeta domino etkisiyle Avrupa’daki kavimleri de harekete geçirmiştir. Savaş ve sosyolojik sebebe sahip olan bu göç insanlık tarihinin bilinen ilk göç hareketlerindendir. Yine tarihte herhangi bir sebebin yarattığı can ve mal güvenliği sebebiyle topluluklar daha rahat ve huzurlu yaşayabilecekleri topraklara gitme gereği duymuşlardır. Örneğin 1492’de İberya Yarımadası’nda iktidarın dini kimliklerinden dolayı baskı uyguladıkları Seferad Yahudileri toplu göç hareketleriyle Osmanlı İmparatorluğu kontrolü altındaki İzmir topraklarına denizyolu vasıtasıyla gelip yerleşmişler ve halen Türkiye’de yaşamlarına devam etmektedirler.

Yakın geçmişten günümüze savaşların ve siyasi baskıların artmasından dolayı göç hareketlerinde artışlar meydana gelmiş ve bu sebeple ilticanın hukuki statüsü uluslararası bir standarda bağlanması gerekmiştir. Uluslararası örgütlerin iltica alanındaki ilk faaliyeti “İnsan haklarının Magna Carta’sı” kabul edilen, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun hazırladığı, 1948’de kabul edilen 30 maddelik bildirge olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. Bu bildirgenin 14. maddesi “Herkes zulüm karşısın­da başka memleketlere iltica etmek ve bu memleketler tara­fından mülteci muamelesi görmek hakkına haizdir.” hükmüyle ilticayı hukuken tanımlamış oldu. Sonrasında yine Birleşmiş Milletler nezdinde üye devletler tarafından imzalanan “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme” ile iltica edenlerin hukuki statüsü belirlenmiş oldu ve Türkiye’nin yabancılara ilişkin kanunları bu sözleşme hükümleri çerçevesinde hazırlanmıştır.

Türkiye’de uluslararası koruma hükümleri

Türkiye Cumhuriyeti coğrafi konumu sebebiyle Orta Doğu ülkeleriyle yakın ilişkiler içindedir ve Orta Doğu’daki yıllarca bitmeyen karışıklıklara göğüs germektedir. Türkiye, Arap Baharı’ndan Saddam Hüseyin iktidarına, Suriye İç Savaşı’ndan Irak’taki terör saldırılarına kadar her zaman hem iç hem de dış güvenlik konusunda mücadele etmiştir. Bu mücadelelerin yanında savaş mağduru, siyasi, etnik ve dini kimliklerinden dolayı baskı ve zulüme uğrayan yabancı uyruklu şahıslara da göç konusunda ev sahipliği yapmıştır.

Ülkesindeki savaş ve baskıdan dolayı Türkiye’ye geçen eden göçmenlerin hukuki statüsünü 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu belirlemektedir. Bu bağlamda göçmenler kanunda;

  • Mülteci
  • Şartlı Mülteci
  • İkincil Koruma
  • Geçici Koruma

kapsamında değerlendirilmektedir. 

Mülteci kanunda Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişinin statü belirleme işlemleri sonrasında alacağı statüdür. Genel kullanımın aksine mülteci kavramı sadece Avrupalı göçmenlere verilen isimdir.

Şartlı mülteci, Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişinin statü belirleme işlemleri sonrasında alacağı statüdür. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir.

İkincil koruma, mülteci veya şartlı mülteci olarak değerlendirilmeyen ancak menşe veya ikamet ülkesine döndürüldüğü takdirde ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak ya da uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişinin, statü belirleme işlemleri sonrasında alacağı statüdür.

Geçici koruma statüsü, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılar hakkında verilen statüdür. Geçici Koruma Yönetmeliği’nin geçici maddesine göre 28/4/2011 tarihinden itibaren Suriye Arap Cumhuriyeti’nde meydana gelen olaylar sebebiyle geçici koruma amacıyla Suriye Arap Cumhuriyeti’nden kitlesel veya bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşları ile vatansızlar ve mülteciler, uluslararası koruma başvurusunda bulunmuş olsalar dahi geçici koruma altına alınırlar. Yani aslında genel kullanımın aksine Suriyeli Mülteciler kavramı yanlış bir kullanımdır. 2011 yılından beri ülkemize gelip başvuruda bulunan her Suriyeli göçmen geçici koruma kapsamındadır.

Uluslararası koruma başvurusu

Menşe veya ikamet ülkesindeki baskı ve zulüme dayanamayan göçmen şahıs Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra 6458 sayılı kanunun 65. maddesi kapsamında uluslararası koruma başvurusunu bizzat valiliklere yapmak durumundadır. Bu başvuru vekil aracılığıyla yapılmamaktadır. Sadece eğer göç aileyle beraber yapılmışsa aile reisi refakatindeki çocuklarının da adına başvuru yapabilmektedir. Bu başvuru, şahsın menşe ülkesine geri gönderilmesi konusunda olumlu bir engeldir.

Şu anda ülkemizde yaşayan çoğunluktaki Afganlar ve Iraklılar uluslararası koruma statüsündedir.

Valilikler dışında ülke içinde veya sınır kapısında kolluk kuvvetlerine başvuru yapılması halinde başvurunun en kısa zamanda valiliklerin il göç idaresi müdürlüğüne gönderilmesi gerekmektedir.

Burada kanun ülkeye girişten ne kadar süre sonra başvuru yapılması gerektiğini belli bir süre ile sınırlamamıştır, yalnızca “makul bir süre” belirtecini kullanarak takdiri il göç idaresine bırakmıştır.

Uluslararası koruma başvurusu yapılırken idare tarafından tercümanlık hizmeti de sağlanmaktadır.

Önemli Not: Türkiye’ye gelişi yasal olmaması halinde göçmen ülkeye girişini haklı nedenlere dayandırırsa sadece yasadışı giriş sebebiyle hakkında uluslararası koruma başvurusu reddedilmez, idari gözetim altına alınmaz veya cezai işlem başlatılmaz.

Başvurunun ardından idare statü belirleme mülakatı için bir tarih verir ve bu tarihte belirlenen yerde mülakata gelmesi beklenir. Mülakata üç kere üst üste gelinmemesi durumunda göçmenin başvurusundan gönüllü vazgeçtiği sayılmaktadır.

Belirtmekte fayda var ki idare göçmen hakkında ikamet edeceği şehri idarenin kendisi belirlemektedir ve gönderildiği ikamet şehrinin göç idaresine bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Yine bu yükümlülükleri yerine getirmeyen göçmen başvurusundan gönüllü vazgeçmiş sayılmaktadır. 

Uluslararası koruma başvuru sahibi kimlik belgesi

Uluslararası koruma başvurusu yapan yabancılar hakkında “Uluslararası Koruma Başvurusu Sahibi Kimlik Belgesi” düzenlenir ve kendilerine yabancı kimlik numarası tahsis edilerek genel sağlık sigortaları başlatılır. Bu kimlik belgesi ile hizmetlerden yararlanmaya başlayabilirler.

Uluslararası koruma başvurusu ne kadar zamanla sonuçlandırılır?

Başvurudan itibaren 6 ay içerisinde başvuru sonuçlanır. Sonuçlanmaması halinde başvuru sahibi bilgilendirilir ve değerlendirme süreci makul bir süre uzatılır. Eğer aile refakatinde bulunanlar varsa bu karar tüm aile bireylerini kapsamaktadır.

Uluslararası koruma başvuru sahibi ikamet izni almak zorunda mıdır?

Hayır. Uluslararası koruma başvuru sahibi kişinin ikamet izni başvurusu sonuçlanana kadar var sayılmaktadır.

Uluslararası koruma başvuru sahipleri ve geçici koruma statüsündeki kişiler vatandaşlık alabilir mi?

Uluslararası koruma başvurusu sahipleri ve geçici koruma statüsündeki kişilere sadece Türkiye’de kalış hakkı sağlanmaktadır. Vatandaşlık için başvuru hakkı verilmemektedir.

Ankara iltica avukatı olarak siz değerli müvekkillerimize göçmenlik hukuku üzerine danışmanlık hizmeti sunmaktayız.

Yazının devamında uluslararası koruma başvurusunun reddi ve sınır dışı kararı hakkında itiraz yolları ele alınacaktır.

Yorum yapın